9 Kasım 2008 Pazar
Gözünüzü Kaşımadan Önce Tekrar Düşünün!
Memorial Göz Merkezi’nden Op. Dr. Mustafa Temel, “Göz kaşıntısı ve gözleri sürekli ovuşturmanın zararlı etkileri” hakkında bilgi verdi. Gün içerisinde gözleri kaşımak pek çoğumuz için masum bir hareket olsa da, gözleri sık sık kaşımak ve ovuşturmak pek çok hastalığa davetiye çıkarabilmektedir. Bu hareket bazen doğrudan, yani mekanik etkiyle; bazen de dolaylı olarak hastalık etmenlerinin ortama ulaşmasını sağlayarak, çeşitli hastalıklara neden olabilmektedir.
Görme bozukluğuna yol açıyor
Gözleri sürekli kaşımak diğer birçok faktörle birlikte; yüksek ve düzensiz astigmatizma gelişmesine, uzağı görmekte zorluğa yol açan “keratokonüs hastalığı”nın oluşmasına neden olmaktadır. Bu hastalık, genellikle ergenlik çağında başlamakta, erişkin yaşlara kadar ilerlemesini sürdürebilmektedir. Bazen ileri derecede görme bozukluğuna yol açabilmekte, sonuçta bazen keratoplasti (halk arasındaki adıyla göz nakli) ameliyatı dahi gerekebilmektedir. Bu nedenle kaşıntıya neden olan, özellikle alerji gibi hastalıklar olduğunda, derhal tedavi yoluna gidilmelidir.
Göz dokularına zarar veriyor
Gözleri kaşıma, mekanik olarak ayrıca göz dokularında zedelenmeye yol açabilir. Kaşınma hissine yol açan şey örneğin; kirpik ya da bir yabancı cisim olduğunda bunlar göz dokularına ilave zararlar da verebilir.
29 Ekim 2008 Çarşamba
Az Su İçenlere Öneriler.
Memorial Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Dyt. İpek Ağaca, suyun yaşamsal önemine dikkat çekerek su içemeyenler için su tüketimini artırmanın yollarını sıraladı.
İşte size 10 pratik öneri:
1- Her sabah işyerinize geldiğinizde su için, bu davranışı alışkanlık haline getirin.
2- Masanızın üzerinde her zaman temiz ve tercihen cam bir şişede su bulundurun.
3- Çay ve kahve çok tüketiyor, içmeden uzun süre duramıyorsanız ve yeteri kadar su da tüketmiyorsanız buna da artık bir dur demenin zamanı gelmiş demektir. Çay ve kahve diüretik içeceklerdir. Yani vücuttan su atımına sebep olurlar. Vücudun su kaybetmesini önlemek için de kaybedilen su miktarını yerine koymak gerekir. Çay/ kahve kupanıza su koyup tüketin. Bunu sırayla yapabilirsiniz. Bir defasında çay, diğerinde su koymak gibi. Böylece çay/kahve tüketiminiz otomatikman yarıya inecek ve su tüketiminiz de artacaktır.
4- Su içmeniz gerektiğini hatırlatan minik post-it kâğıtlar size yardımcı olacaktır. ’Su içmeyi unutma’ şeklinde notlar aldığınız post-it kağıtları monitörünüzün üzerine, arabanızın camına yapıştırabilir, cüzdanınızın içine, vb. yerlere koyabilirsiniz.
5- Her akşam işyerinizden ayrılırken su içmeyi alışkanlık haline getirin.
6- Her sabah kalktığınızda ilk işiniz su içmek olsun.
7- Her gece yatmadan önce mutlaka bir bardak su için.
8- Çantanızda minik bir şişe su bulunması, acil bir durumda (toplu taşıma aracı ile trafikte uzun süre kalma gibi durumda, vs.) oldukça faydalı olacaktır.
9- Arabanızda her ihtimale karşı en az 1 şişe içme suyu bulundurun.
10- İş yerinde sigara molası yerine su molası verin.
Gün içerisinde ne kadar su tüketmeli?
Ortalama 1, 5–2, 5 lt arasındaki su tüketimi normaldir. Genellikle su ihtiyacımız gün içerisinde besinlerden sağladığımız enerjiye göre değişkenlik göstermektedir. Aldığımız kalori miktarı kadar su tüketmeliyiz. (1500 kal. enerji içeren bir diyet alıyorsanız; su gereksiniminiz de ortalama 1, 5 lt. olmalıdır) ama tabi bu miktar yaz aylarında artış göstermektedir. Terlemenin artması ile sıvı kayıpları söz konusu olmakta olup; ½-1 lt. daha fazla su tüketilmelidir.
19 Ekim 2008 Pazar
Sivilceye marul, kırışığa gelincik
Güzel ve bakımlı bir cilde sahip olmanın sırrı kozmetik ürünlerde değil doğada saklı. Cilt güzelliğinin formülünün doğadaki bitkisel ürünlerde olduğunun altını önemle çizen Herbalist Tarkan Güveloğlu evinizde kolayca kendinizin uygulayabileceği güzellik formülleri verdi. Bu förmüller özellikle güneş, doğum ve sivilce lekelerinden şikayet edenlerin işine yarayacak:
Grip aşısı olmanın tam zamanı
Gripten korunmak için düzenli yaşamak, uyku ve dengeli beslenmeyi ihmal etmemek, alkol ve sigara alışkanlığını sınırlamak...
Risk altındaysanız acele edin!
Karadeniz Teknik Üniversitesi KTÜ Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları ve Tüberküloz Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Tevfik Özlü, risk altındaki kişilerin fazla gecikmeden grip aşısı yaptırması gerektiğini, grip aşısı için en uygun zamanın, eylül-ekim ayları olduğunu söyledi.
Özlü, yaptığı açıklamada, gribin ağır seyreden ve ölüme neden olabilen bir hastalık olduğunu belirtti.
Salgın olmadan önlemi almak gerek
Gribin asıl olarak solunum yollarında yerleşen ınfluenza A, B ve C virüslerinin neden olduğu, yüksek ateş ve yaygın kas ağrıları ve kırgınlık ile seyreden, toplumda aynı anda bir çok kişiyi hastalandırıp çok sayıda ölümlere yol açan, kolay yayılabildiğinden salgınlar yapan bulaşıcı bir hastalık olduğuna dikkati çeken Özlü, şöyle devam etti:
Grip, asıl olarak, virüsü taşıyan hasta kişilerin solunum yolu salgılarıyla ve bunlarla bulaşmış eşyalar vasıtasıyla yayılır. Çok kolay bulaşmakta ve hızla yayılmaktadır. Özellikle okullar, yurtlar, kışlalar, kahvehaneler, huzur evleri gibi kalabalık ve topluca yaşanan ortamlar hastalığın yayılmasında önemli rol oynar. Gripten korunmak için düzenli yaşamak, uyku ve dengeli beslenmeyi ihmal etmemek, alkol ve sigara alışkanlığını sınırlamak ve eğer varsa zemindeki kronik şeker, kalp, akciğer hastalıklarının bakım ve tedavisini usulüne göre yaptırmak gerekir.
24 Eylül 2008 Çarşamba
Diz estetiğiyle kalem gibi bacaklar
22 Eylül 2008 Pazartesi
Hamilelikte Saç Dökülmesi
Saçlarımızın biz kadınlar için çok kıymetli olduğu inkar edilemez bir gerçek. Hangimiz morali bozuk olduğunda ya da hayatında değişiklik istediğinde kendini kuaför koltuğunda bulmuyor ki... İnsanın dış görünümünde yaşadığı değişiklikler ruh dünyasını da değiştiriyor. Saçlarsa bizim için en iyi psikoterapi araçlarından biri. Hal böyle olunca hiç kimse saçının bir tek telinin bile dökülmesine kıyamıyor. Oysa saçların dökülmesi doğal bir süreç ve yeni, sağlıklı saçların dünyaya gelmesi için, miyadmı dolduran tellerin dökülmesi şart.
Saç telinin hayat öyküsü!
Aynı doğa gibi saç telinin de kendine özgü bir ritmi, kriz dönemi, biçimi ve renkleri var. Gözle bakıldığında hiçbir şey olmuyormuş gibi gelse de saçlarımız hiç durmaksızın değişime uğruyor. Şimdi bu değişimi daha detaylı inceleyelim... Her saç teli bir kökten, ama hep aynı kökten gelir. Bu kök, hücrelerin bölünmesiyle önce uzayıp, sonra da dökülecek olan saç telini doğurur. Saçın "yaşam süreci" adı verilen bu ilginç hayat öyküsünü üç evrede inceleyebiliriz; ortalama 4 sene süren uzama evresi, 2 - 3 hafta süren kısa bir durgunluk evresi ve sonra ortalama 3 aylık bir dökülme evresi. Daha sonra 2 - 5 ay süren bir dinlenme evresinden sonra yeni bir yaşam süreci başlar ve yeni bir saç teli doğar. Bu süreç yaklaşık 4 senedir ve bir insanın yaşamı boyunca yaklaşık 25 kere tekrarlanır. Dolayısıyla her saç kökünün normal ömrü yaklaşık 100 senedir. Normal bir saç 100 - 150 bin saç telinden oluşur, yaklaşık yüzde 6"sı dökülme evresinde ve yüzde 1"i durgunluk evresindedir. Her gün ortalama 60 saç teli doğal olarak dökülür.
Hamileyken saçlarım güçleşti...
Bir anne adayı olarak eminim siz de fark etmişsinizdir; cildiniz hamileliğinizle birlikte artık çok daha sağlıklı, saçlarınız çok daha parlaktır. Aslında birçok anne adayı bu dönemde saçlarının daha gür olduğunu, hacminin arttığını gözlemliyor. Evet gerçekten de hamilelik süresince değişen hormon dengesi cilt ve saç üzerinde oldukça etkili. Bu etkiler ne yazık ki anne adayları tarafından çok fazla bilinmiyor. Dolayısıyla da doğum sonrası ilk 3 ay içinde uykusuzluk, tipik anne baba endişesi ve günlük ev işlerine de yetişebilme stresi yaşandığında saç dökülmeleri doğanın acımasız bir oyunuymuş gibi geliyor. Yapılan araştırmalara göre yaklaşık yüzde 50"den fazla annenin saç dökülmelerine maruz kaldığı tahmin ediliyor. Geçmiş doğumlarından sonra problem yaşamamış olanlar bile bir sonraki bebeklerinde saç dökülmelerine maruz kalabiliyorlar.
Daha ne kadar dökülecekler?
Hamilelik dönemi hormonları saç telinin yaşamında az önce bahsettiğimiz uzama - dökülme evrelerinin oranını etkiler. Çünkü bebeğini karnında taşıyan annenin vücudunda sürekli bir hücre bölünmesi yaşanır. Aşırı derecede stimüle edilen vücut hiç durmadan makine gibi çalışır, işte bu 9 ay zarfında uzama evresini bitirmesi, durgunluk ve sonra da dökülme evrelerine geçmesi gereken saç folikülleri, hormonların etkisiyle hücre bölünmesine devam ederek uzama evresinde kalırlar ve saç teli üretimine devam ederler. Yani hamilelik döneminde aktif olarak saç üretimi yapan folikül sayısı artar. Dökülme evresine geçen saç folikülleri yüzde 6"nın çok altına düşer ve saç yoğunluğunda geçici bir artış gözlenir. Doğum sonrası hormonlar normale döner ve dökülme evresi oranı da olması gereken normal değerin altına iner. Çünkü 9 ay boyunca ömrünü gerçekte tüketmiş fakat hormonların etkisiyle hala uzama evresinde saç üretimine devam etmiş olan saç foli külleri, aynı anda hücre bölünmelerini durdurarak dökülme evresine geçmişlerdir. Dökülme evresine geçen saç folikülleri yüzde 6"nın çok üstündedir ve saç yoğunluğunda eskiye nazaran bir azalma gözlemlenir.
Zaman içinde uzama dökülme evreleri oranı eski düzeyini bulur ve saç eski yoğunluğuna tekrar kavuşur.
Tipik bir dökülme evresi 2 - 3 ay sürdüğünden uzama dökülme evrelerinin normale dönmesi de bu kadar süre alacaktır. Bununla beraber uzama evresi başlamış olsa bile saç telinin büyüyüp deriden dışarı çıkması gereklidir. Bu da 3 - 6 hafta alabilir. Yani korktuğumuz gibi saçkıran olmuyoruz ya da kel kalmıyoruz. Doğumdan sonra yaşanan bu saç dökülmesi hepsi hepsi toplam 3 ay kadar sürüyor.
Hamilelikte de saç dökülebilir!
Çoğu anne adayının saçları hormonların etkisiyle hamilelik döneminde canlanır ve gürleşirken, bazı anne adayları da saçlarının döküldüğünden, daha çabuk kırıldığından şikayet edebilir. Eğer siz bahsettiğimiz ikinci gruba giriyorsanız, bu durumda saçlarınızı kısa kestirerek dolgunluğunu koruyabilir, onlara özel bakımlar uygulayabilirsiniz. Dengeli beslenme diyetine de özen göstermelisiniz. Ancak endişe etmenizi gerektirecek bir durumda olmadığınızı hatırlatmak isteriz. Siz de geçici bir süreç yaşıyorsunuz. Hamileliğiniz sonlandıktan sonra saçlarınız normal dengesine kavuşacak.
Berrin Suiçilmez
20 Eylül 2008 Cumartesi
Suna Dumankaya'dan öneriler
-İnci Hanım, mutlaka yürüş yapın ve dar çoraplar giymekten kaçının. Ayrıca zaman zaman ayaklarınızı hafifçe yukarı kaldırıp, masaj yaptırın. Haftada bir gün, gece yatarken varisli bölgelere haşlanmış lahana yaprakları sarmak da iyi gelir. Son olarak; asla hazmı zor olan yiyecekler yemeyin.
-----
Merhaba Suna Hanım, benim sorunum saçımın aşırı derecede yağlanması ve karma yapıda bir cildimin olması... Bana ne tavsiye edersiniz? Yüzümü hangi sabunla temizlemeliyim? Evde hazırlayabileceğim bir maske tarif etmeniz mümkün mü?
-Saç tipinize uygun sulandırılmış şampuanla her gün saçınızı yıkayın. Ayrıca her gün taze olarak bir tutam biberiye, ısırgan otu ve naneyi çay gibi demleyip süzün. İçine çeyrek limon sıktıktan sonra bunu saç diplerine sürün. Cildinizi de zeytinyağlı sabunla yıkayın. Evde hazırlayabileceğiniz maske de sormuşsunuz; bir çay kaşığı toz kil, bir çay kaşığı portakal, hindistancevizi yağı, çeyrek limon suyunu karıştırıp, bu karışımı cildinize sürün. 20 dakika kadar beklettikten sonra önce ılık, ardından soğuk su ile yıkayıp temizleyin.
Suna Dumankaya'dan öneriler
Zaman zaman, özellikle soğuk havalarda cildimde aşırı kuruluk oluyor. Banyodan sonra bu daha da artıyor. Kuruluk yüzünden yüzümde kırmızılıklar da oluşuyor. Buna karşın alın ve burun bölgem nispeten yağlı... Bana ne önerebilirsiniz?
-Yazdıklarınızdan cildinizin karma olduğu anlaşılıyor. Öncelikle en azından 20 koruma faktörlü bir krem edinmeniz iyi olacaktır. Size tavsiyem; yarım litre kaynamış suya birer tutam ebegümeci, nane ve birkaç gül yaprağı atın. Bunlar çay gibi demlensin. Süzdükten sonra her gün bunlarla cildinizi silin.
Merhaba Suna Hanım, benim derdim, saç ve kaşlarımın cansız olması, saçlarımın bir türlü uzamaması... 2 ay sonra evleneceğim ve nikahımda saçlarımın da çok hoş görünmesini istiyorum. Bana ne tavsiye edersiniz?
-Sizi şimdiden kutlarım. Saçlarınız eğer dökülüyorsa, bu sıkıntı beslenme hatalarıyla ya da yaklaşan düğün yüzünden yaşadığınız stresle alakalı olabilir. Uzman bir doktora görünmenizde fayda var. Benim sana tavsiyeme gelince: Bir kahve fincanı ılık zeytinyağına, ezip un haline getirdiğin bir tatlı kaşığı maydanoz tohumunu, bir çay kaşığı kuru mayayı karıştırın. Bu karışımı saç diplerine sürüp iki saat kadar bekletin. Ardından saç cinsine uygun bir şampuanla yıkayın. Ayrıca ayda bir, saçlarının uçlarından bir santim kadar kestirerek cansız bölümlerden kurtulmanı öneririm.
16 Eylül 2008 Salı
Bakışlarınla Büyüle
14 Eylül 2008 Pazar
Yatak Odasında TV mi, Seks mi?
Prof. Dr. Ahmet Çelikkol: Televizyonun seks hayatını etkilediğini düşünenler bence başka bahane bulsun. Benim de yatak odamda televizyon var, ben de televizyon seyrediyorum ama ilişkim gayet sağlam.
Televizyon sizce sekse darbe midir?
Çiftler arasındaki ilişki televizyonla zedeleniyorsa aslında o ilişki bitmiş midir?
"Yatak odasından televizyonu çıkarın," önerisinde bulunduğunuz çiftler oluyor mu?
Kadınlar televizyonu rakip olarak görüyorsa ne yapmalı?
Erkekler, televizyon dizilerinin seks hayatlarını yıprattığını anladığında ne yapmalı?
Televizyona rağmen aile ilişkileri nasıl sağlamlaştırılır?
Doç. Dr. Armağan Samancı: Televizyon ilişkileri bozuyor, bu da direkt seks hayatını etkiliyor. Yatak odasına televizyonu sokmak yabancı birini özel odanıza davet etmekten farksızdır.
Televizyon sizce sekse darbe midir?
Çiftler arasındaki ilişki televizyonla zedeleniyorsa aslında o ilişki bitmiş midir? Başlangıçta zedeleyici etki yaratır. Televizyon mesafe koydurur. Çok televizyon seyretmek çiftleri birbirinden uzaklaştırır, birbirinden uzaklaşan çiftler zaten kaçmak için televizyonu daha fazla seyretmeye çalışır. Uzaklaşmak için televizyon iyi bir araçtır.
"Yatak odasından televizyonu çıkarın," önerisinde bulunduğunuz çiftler oluyor mu? Bence televizyon asla yatak odasına konmamalı. Ha yabancı birini getirip yatak odasına koymuşsunuz, ha televizyonu! İkisi de ilişkide aynı etkiyi yapar.
Kadınlar televizyonu rakip olarak görüyorsa ne yapmalı?
Erkekler, televizyon dizilerinin seks hayatlarını yıprattığını anladığında ne yapmalı?
10 Eylül 2008 Çarşamba
Aküpresür
Aküpresürün tarihi akupunkturdan daha eskilere dayanmaktadır. Çinliler bir süre sonra akupunkturu geliştirmişler ve aküpresürün yerine onu kullanmaya başlamışlardır.
Aküpresür tedavisinde de akupunkturdaki gibi vücudu meridyenler ve belli noktalara ayırıp iyileştirmek esastır. Tespit edilen bölgelere basınç uygulayıp o bölgedeki ağrıları azaltabilirsiniz. Bu işlem, vücudun geri kalan kesimini de pozitif olarak etkileyecektir.
Aküpresürün akupunkturdan farkı, iğne yerine el ya da ayaklarla basınç uygulanıyor olmasıdır. Hastanın iyileştirmeye gerek duyulan bölgelerine el ve ayak basıncı uygulanarak o bölgedeki kaslar gevşetilir. Aküpresür kan dolaşımını hızlandırıp vücudu güçlendirir.
Aküpresür asıl olarak ağrıların giderilmesinde kullanılmaktadır. Ağrıların giderilmesi kişiyi hem bedensel hem de zihinsel olarak rahatlatacaktır.
Aküresür uygulaması çok kolay, kısa sürede öğrenilebilecek bir yöntemdir. Öncelikle ağrının geldiği yer belirlenmeli ve bu bölgeye basınç uygulanmalıdır. Uygulanan basıncın gereken ölçüde olması çok önemlidir; basınç ne çok hafif ne de çok şiddetli olmalıdır. Uygulama sırasında aküpresür uygulanan kişi acı duyuyorsa uygulama hatalı yapılıyor demektir.
Kimlere aküpresür yapılamaz?
Hamilelere
Madde bağımlılarına
Yeni yemek yemiş olan kişilere
Aküpresür yatarken veya otururken yapılabilir. Uygulama sırasında yanınızda mutlaka bir uzmanın olması gerekmektedir.
Dikkat edilmesi gereken hususlar:
Aküpresür terapileri sırasında giydiklerinizin oldukça rahat kıyafetler olmasına özen gösterin. Yapacağınız fiziksel hareketlerde zorlanmamış olursunuz.
Vücut enerjisinin akışını hızlandırmak için kendi belirleyeceğiniz bir bölgeye parmağınızla basınç uygulayabilirsiniz. Bu bölgeye parmağınızı 1-2 dakika yatay olarak bastırın. Basıncın hissedilebilir seviyede olmasına dikkat edin. Daha sonra basınç uyguladığınız bölgenin etrafında parmağınızla daireler çizin. Şimdi de vücut enerjisinin (Chi) rahatlaması için avuç içinizi o bölgeye yerleştirip, aynı zamanda parmaklarınızla basınç uygulamaya devam edin. Farkında olmadan rahatladığınızı siz de hissedeceksiniz.
Aküpresür meridyen tedavisinden faydalanmak için bir uzmandan yardım almanız gerekmektedir. Böylelikle vücudunuzdaki dengesiz enerji dağılımı tespit edilecek ve buna göre tedavi mümkün olacaktır.
17 Ağustos 2008 Pazar
Güneş kremini ovalayarak sürmeyin!
Güzel Göğüsler İçin
Bitkiler ve Yaşam
15 Ağustos 2008 Cuma
Yumurtalık (Over) Kanseri
Bulgular ve Tanı
Olguların küçük bir bölümünde şikayet olmadan jinekolojik muayene sırasında overde kitle saptanabilir. Olguların büyük bir kısmı karın içerisine yayılım yapmış , ileri evre olgulardan oluşur. Bu olgularda yapılan muayene ve ultrasonografik incelemede , batın içerisinde kitle ve asit saptanabilir. Batın içerisinde düzensiz sınırlı, yer yer solid ve kistik alanlardan oluşan kitle saptandığında bir maliğnite olasılığı yüksektir. Serum CA 125 düzeyi çoğu ileri evre olgularda yüksek saptanırsa da, serum tümör belirteç düzeyinin düşük olması , olgunun maliğnite olmadığını göstermez. Serum tümör belirteç düzeyi tanıdan çok, hastalığın takibi için kullanılır. Doppler USG ile kitle içinde düşük dirençli akım (RI <>
Patoloji, Davranış ve Yayılım
Overden kaynaklanan tümörler histolojik olarak epitelyal, borderline epitelyal , germ hücreli veya seks kord stromal tümörler olabilir. Genel olarak baktığımızda çoğu olguda tanı epitelyal kaynaklı over kanseridir. Epitelyal tümörler genellikle orta ve ileri yaş grubunda gözlenirken, germ hücreli tümörler genellikle genç yaş grubunda karşımıza çıkar. Borderline epitelyal over tümörleri (düşük maliğn potansiyelli tümörler) davranış açısından genellikle maliğn epitelyal tümörler gibi davranmazlar. Çoğu kez overde sınırlı iken saptanırlar ve prognozu daha iyidir. Ancak, batın içerisine invaziv veya non-invaziv tipte yayılım yapmış borderline over tümörleri de olabilir. Seks kord over tümörlerinin bir kısmı östrojen veya adrojen salgılayabilirler. Buna bağlı şikayetler veya bulgular gözlenebilir. Bu gibi olgularda over tümörüne, endometriyal hiperplazi veya kanser eşlik edebileceği unutulmamalı ve endometriyum değerlendirilmelidir.
Over kanseri en çok batın içine yayılım gösterir. Çoğu olguda asit de bulunur. Retroperitoneal lenf nodlarına yayılım veya karaciğer, akciğer, dalak gibi organ metastazları da olabilir
Over Kanserinin Evrelemesi
Maliğn over tümörleri de , cerrahi olarak evrelendirilirler (Tablo 3). Klinik olarak overde sınırlı gibi duran bir olguda aslında %20-30 daha ileri bir evre söz konusudur. Dolayısı ile her olgunun gerçek evrelemesi için cerrahi evreleme yapılmalıdır. Evreleme sonucuna göre hastaya ek bir tedavi yapılıp yapılmayacağına karar verilir.. Genellikle , metastatik retroperitoneal lenf nodları kemoterapiye yanıt vermezler. Dolayısı ile, retroperitoneal lenf nodlarının çıkartılması tümör hücre yükünün azaltılması açısından da katkı sağlar.
Over Kanserinin Evrelemesi
1a- Tümör tek overde sınırlı, kapsül invazyonu yok ve /veya asit yok ve/veya batın yıkantı sıvısı negatif
1b- Tümör her iki overde sınırlı, kapsül invazyonu yok ve /veya asit yok ve/veya batın yıkantı sıvısı negatif
1c- 1a veya 1b bulgularına ilave olarak, kapsül invazyonu var ve /veya asit sıvısı veya batın yıkantı sıvısı pozitif.
2a- Uterus veya tubalara yayılım
2b- Diğer pelvis içi dokulara yayılım
2c- 2a veya 2b bulgularına ilave olarak, asit sıvısı veya batın yıkantı sıvısı pozitif.
3a- Batın içine mikroskopik olarak yayılım mevcut.
3b- Batın içine 2 cm den daha küçük makroskopik yayılım mevcut.
3c- Batın içine 2cm den daha büyük makroskopik yayılım mevcut ve/veya retroperitoneal lenf nodları pozitif.
4- Uzak metastaz ( plevral sıvı pozitif, organ parankim metastazı)
10 Ağustos 2008 Pazar
Hangi Kalsiyum Daha İyi?
8 Ağustos 2008 Cuma
Kulak Ağrıları Neden Geceleri Artar?
Kulağımız neder ağrır, kulak ağrısı neden diş ağrısı gibi geceleri daha da artar ve dünyayı insana zindan eder. Kulak ağrısın dindirmek için neler yapmalıdır?
31 Temmuz 2008 Perşembe
'Şark Çıbanı' Tedavisinde Yenilik
Tıbbi Mikrobiyoloji ve Parazitoloji Uzmanı Prof. Dr. Adil Allahverdiyev, halk arasında "şark çıbanı" olarak bilinen ve bir türü iç organları da etkileyerek ölüme yol açabilen "Leishmania" hastalığının tanısı için güvenli ve başarılı yeni bir yöntem geliştirdiklerini bildirdi.
Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) Kimya Metalürji Fakültesi Biyomühendislik Bölümü Öğretim Üyesi Allahverdiyev, Yard. Doç. Dr. Melahat Bağırova, araştırma görevlileri ve doktora öğrencilerinden oluşan bir ekiple enfeksiyon hastalıklarına karşı yeni ilaç ve biyopolimerlere dayalı aşı geliştirilmesi konusunda değişik çalışmalar yürüttüklerini söyledi.
Önemli sağlık problemlerinden biri olarak kabul edilen, parazitleri "Tatarcık-Yakarca" denilen sinek tarafından insana aktarılan Leishmania hastalığına ilişkin çalışmalar da yaptıklarını ifade eden Allahverdiyev, daha önce Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde bu konuda yaptığı çalışmalarına, geniş laboratuvar imkanına sahip olan YTÜ Kimya-Metalürji Fakültesi Biyomühendislik Bölümü'nde devam ettiğini kaydetti.
Allahverdiyev, hastalığın daha çok Doğu, Güneydoğu Anadolu ve Akdeniz bölgelerinde görüldüğünü, yılda yaklaşık 500 binden fazla kişinin bu hastalığa yakalandığını dile getirdi.
Deride şark çıbanına yol açan hastalığın bir türünün de kemik iliği, karaciğer, dalak, lenf düğümleri ve diğer iç organları etkilediğini anlatan Allahverdiyev, erken teşhis edilmemesi durumunda hastalığın ölümle sonuçlanabileceğini belirtti.
'Mikrokültür' adı verdikleri yeni bir kültür tanı yöntemi geliştirdiklerini söyleyen Allahverdiyev, şunları söyledi:"Bu yöntemin duyarlılığı çok güçlendirildi, hastaların yüzde 80-95'ine, neredeyse tamamına tanı koymak mümkün hale getirildi. Tanı koymak için diğer yöntemlerle en az 1 ay, bazen 6 aya kadar uzanan zamana ihtiyaç duyulurken yeni mikrokültür yöntemiyle süre maksimum 1 haftaya indi. Ekonomik açıdan da diğer yöntemlere nazaran 100-130 kez daha ucuza geliyor."
Prof. Dr. Allahverdiyev, çalışmaya ilişkin son gelişmelere de değinerek, ellerindeki teknolojik imkanları kullanarak yöntemi daha da geliştirdiklerini, tanı süresini bir güne indirmeyi başardıklarını bildirdi.
TRT
En iyi ilaç: Seks
Kalori yakıyorsunuz...
Seks yapmak sadece iyi hissetmenizi sağlamıyor; aynı zamanda kalorileri yakıyor, bağışıklık sistemini güçlendiriyor ve hatta kanser riskini bile azaltıyor. Seks sonrasında vücut 'mutluluk hormonuda denilen endorfin salgılıyor. Fiziksel açıdan egzersiz yapmak veya yüzmekten çok da farklı olmayan cinsel ilişki, kendine saygı ve değerli hissetme gibi duyguları da ortaya çıkarıyor.
Depresyondan uzak tutuyor...
Sonuçlar, Teksas ve Wilkes Üniversitesi araştırmacılarının çalışmalarından. Biological Psychology, British Journal of Urilogy adlı yayınlarda yer alan çalışmalar da bu tezi destekliyor. Çalışmalara göre, iyi cinsel deneyim kişileri anksiyete ve depresyondan da uzaklaştırıyor. Orgazm sırasında üretilen oksitoksinin uyandırdığı olumlu psikolojik ve fiziksel etkiler arasında uykuya geçişte kolaylık da var.
Parfüm ciltte leke yapar
Yaz aylarında parfüm ve kozmetik ürünlerinin kullanımı başınıza hiç ummadığınız sorunlar açabilir.
Mersin Üniversitesi Dermatoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ümit Türsen, bu konuda şu uyarılarda bulundu:
* Boyun bölgesine parfüm sürülmesinin hemen ardından güneşe çıkılmamalı. Yoksa cillte kırmızı lekeler oluşabilir. Bu lekeler, kalıcı sorunlara neden olabilir.* Parfüm sürdükten hemen sonra güneşe çıkılması gerekiyorsa, vücuttaki güneş gören boyun, kol, el üstü ve yüz gibi bölgelere güneş ışınlarına karşı koruyucu etkisi olan kremler sürülmelidir.
8 Temmuz 2008 Salı
Gençlere Evlilik Önerileri
5 Temmuz 2008 Cumartesi
Mevsimine Göre Sağlık
İşte size, yılın 12 ayında sağlığınızı korumak için neler yapmanız gerektiğini anlatan bir başucu takvimi!
OCAK
Yılın ilk ayı. Başka bir deyişle yeni başlangıçlar yapmanın, önemli kararları uygulamaya başlamanın tam zamanı. Hadi, siz de kesin kararınızı verin ve sigara içmekten vazgeçin. Son zamanlarda tüm dünyada sigaraya karşı etkili bir kampanyanın sürdürüldüğünü biliyoruz. Gelin bu kampanyaya kulaklarınızı tıkamayın.Ocak ayı, sigarayı bırakmak için yılın en uygun, en anlamlı dönemi.
Yapılan araştırmalar, ocak ayında sigaradan vazgeçmeye karar verenlerin bu girişimlerinde çok başarılı olduklarını gösterdi. İster ocak ayının kerameti deyin, ister yeni bir başlangıç yapmanın kararlılığı deyin, ama ortada bir gerçek var: Ocak ayında sigaraya veda edenler, bir daha ellerine sigara almıyorlar.Bu arada sigara dumanıyla gözgözü görmez hale gelmiş kapalı salonlardan, barlardan da uzak durun. Tabii bu ay, soğukalgınlıklarına karşı da tedbirli olmanız gerekiyor. C vitamini takviyesini sakın unutmayın. Her sabah bir bardak portakal suyu içmeyi alışkanlık haline getirin. Ocak ayının sağlık takviminde, sağlığınızı korumaya daha fazla özen göstermeniz vurgulanıyor.
ŞUBAT
‘Cüce Şubat’ın ne gibi sürprizler yapacağı belli olmaz. Ülkemizde genellikle soğuklar, şubat ayında şiddetlenir. Biraz da ilkbahara duyulan özlemin verdiği sabırsızlıkla, şubatı biran önce atlatmak isteriz. Mutlaka farketmişsinizdir, kış aylarında daha çok acıkırız ve karnımızı doyurmamız daha zor olur. Vücut, daha fazla enerjiye ihtiyaç duyduğu için, bu dönemde sindirimi zor olsa da tok tutan yiyeceklere ağırlık verilir. Özellikle karbohidrat içeren besinler sofraları süsler.Şubatta, şu karbohidratlı besinler meselesini ele alın. Ağır karbohidratlı yiyeceklerden vazgeçin. Tahıl ürünleri, kuru fasulye, mercimek, börülce, nohut gibi yiyecekler, sebve ve meyve ağırlıklı bir beslenme programını uygulayın. Şubat ayında, beslenme alışkanlıklarınızdaki hataları düzeltmeye çalışın. Zararlı karbohidratlardan uzak durmanız, kışı daha sağlıklı atlatmanızı sağlayacak.
MART
Karanlık ve kasvetli kış günlerinden sonra Mart ayında güneşi görmeye başlayacaksınız. ‘Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır’ derler ve Mart güneşine aldanmanın yanlış olduğunu iddia ederler. Mart ayında soğuklar devam etse de, hem günler uzayacak, hem de güneş sık sık gökyüzünden size kendini gösterecek. Bu günleri iyi değerlendirin.Fırsat buldukça açık havada yürüyüşler yapın. Bahara dinç ve güçlü girmek için mart ayında vücut egzersizlerine ağırlık verin. Kış aylarında istemeden de olsa, belki kilo aldınız. Fazla kilolardan kurtulmak için yılın en uygun dönemindesiniz. Bu ay, bahar yorgunluğuna karşı da hazırlıklı olmalısınız.
NİSAN
Nisan ayı, genellikle yağışlı geçer ama yağmur bulutlarının arasından güneş yüzünü gösterince de yüreğinizi yaşama sevinci sarar. Karamsarlıktan kurtulmanın tam zamanı. Bu arada bir noktaya dikkatinizi çekmek istiyoruz. Mart ayında fazla kilolardan kurtulmayı başarmış olabilirsiniz. Ancak şimdi vücudunuzu dikkatle inceleyin ve bel bölgesinde bir fazlalık olup olmadığını araştırın.İnce vücutlu olsanız bile belde kalınlaşma, hafif bir göbek vücudunuzda zararlı yağların biriktiğine işarettir. Zararlı yağların bel bölgesinde toplandığı belirtiliyor.Kanser ve kalp hastalıklarına yakalanma tehlikesinin bir habercisi de bu yağ birikimi. Nisan ayında özellikle bel ve karın jimnastiği yapmanız, beslenme düzeninizi yeniden gözden geçirmeniz gerekiyor.
MAYIS
Cinsel hayatınıza çeki düzen vermek için Mayıs ayını tercih edin. Baharın bu en güzel ayında, yeni aşklara kendinizi hazır hissedebilirsiniz. Cinsel dürtülerin hızlandığı bu dönemde, cinsel hastalıkların da arttığını unutmayın.Bu ay, kendinizi yenilemek için elinize geçen fırsatları değerlendirin. Bu ayın en önemli sorunları, sindirim sisteminde ortaya çıkabilir. Gerekirse bir doktora görünüp sindirim sisteminizi rahatlatacak önlemler alabilirsiniz. Eğer geçmişti sindirim sisteminizde sorunlar yaşadınızsa, mayıs ayında bu sorunların tekrar ortaya çıkması ihtimali fazladır. Bu nedenle, daha önce uyguladığınız perhize baş vurmanızda fayda var. Bu ay, sindirim sisteminizi korumaya özellikle çok önem vermelisiniz.
HAZİRAN
Hiç oyalanmadan, vakit kaybetmeden bir sağlık kontrolünden geçin. Tatile çıkmadan önce, bir check-up yaptırmanız gerekiyor. Sağlığına önem veren herkesin, hiç değilse bir doktora görünüp genel bir muayeneden geçmesi gerekiyor. Tatilinizin zehir olmaması ve de kendinizi göz göre göre hasta etmemeniz için biraz fedakarlık yapmayı göze almak zorundasınız. Özellikle orta yaşlı kadın ve erkeklerin, yazın nimetlerinden yararlanmaya başlamadoan önce mutlaka doktor kontrolünden geçmeleri gerekiyor. Hemen yüzünüzü buruşturup, kaşlarınızı çatmayın. Sıradan bir check-up için fazla zaman harcamanıza gerek yok. Kan ve idrar tahlili, bir kaç araştırma ile bu mesele halledilir.
TEMMUZ
Tatil döneminin bu en güzel ayında yapmanız gereken ilk iş, cildinizin durumunu kontrol ettirmek olmalı. Deri kanserlerinin özellikle temmuz ayında ortaya çıkması bir rastlantı değil. Yaz sıcaklarının çekiciliğine kapılıp, güneş banyolarını artırınca, bilmeden kendinizi tehlikeye atabilirsiniz. Derinizdeki benler önceleri iyi huylu olabilir, ama birdenbire güneşle temas edince özellikleri değişebilir. Bu ay, lütfen cildinizin bakımına, sağlığına özen gösterin. Aşırı sıcaklarda, kan basıncınızı ölçtürmeyi de ihmal etmeyin. Vücudunuzun susuz kalması ihtimaline karşı önlem alın.
AĞUSTOS
Ağustos sıcaklarında kent içinde kalmak, kalp hastalıkları açısından tehlike yaratabilir. Yaz ortasında, öncelikle ruhsal sağlığınızı korumak için önlemler almalısınız. Yılın bu en sıcak ayında, stresten uzak kalmaya çalışmalısınız. Yaşadığınız çevreden uzakta geçireceğiniz bir kaç gün, sizi rahatlatır. Depresyon, panik atak gibi sorunlar, ağustos ayında ortaya çıkabiliyor. Önceleri ruhsal sorunlar yaşamış olanların da, bu ay çok dikkatli davranmaları öneriliyor.
EYLÜL
Sürekli aynı tempo içinde yaşamanın zararlı etkileri, vücudunuzda da kendini göstermeye başlar. Sonbaharın bu ilk ayında, tıpkı ilkbaharın başlangıcında olduğu gibi açık hava sporlarına ağırlık vermelisiniz. Ama bu ay, daha önce denemediğiniz sporları denemenizde yarar var. Vücudunuzun kasları sürekli aynı hareketleri yapmaktan yorulur. Bu nedenle eylül ayında farklı egzersizler yapmayı deneyin. Joging yapıyorsanız, yürüyüşü deneyin. Tenis oynuyorsanız, bu kez de voleybolu tercih edin. Değişik sporlarla vücudunuzun dinginliğini koruyacaksınız.
EKİM
Ekim ayı, sağlık açısından sonbaharın en tehlikeli dönemidir. Hava serinlemeye hatta soğumaya başladığı için grip, soğuk algınlıkları, bronşit, boğaz ağrıları ve enfeksiyon hastalıkları sırada bekler. Bu hastalıklara yakalanmamak için öncelikle bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi gerekiyor. C vitamini içeren meyve ve sebzeler sofranızdan hiç eksik olmamalı. Bağışıklık sistemini güçlendirici besinlerle kendinizi koruyabilirsiniz. Yeşil ve siyah çayın bağışıklık faydalı olduğunu unutmayın.
KASIM
Sağlığınızla ilgili planlar yapmanın tam zamanı. Sağlık sigortanızı yenileyeceksiniz. Bu arada genel bir sağlık kontrolundan geçmeyi ihmal etmeyin. Hava koşullarındaki değişiklikler, özellikle kalp ve akciğer hastalıklarına davetiye çıkarır. Kışa girmeden önce, sağlık durumunuzun incelenmesi, kış aylarında büyük sorunlarla karşılaşmanızı önleyebilir. Bu arada depresyon riskini de gözardı etmeyin. Vücudunuz değişen hava koşullarına uyum sağlayıncaya kadar, bazı sorunlarla karşılaşmanız kaçınılmaz.
ARALIK
Her şeyden önce strese karşı önlem almalısınız. Kış mevsiminin başında kendinizi aşırı derecede yorgun hissedebilirsiniz. Bu ay, bünyenizi kuvvetlendirmek için vitamin takviyesine ağırlık vermelisiniz. Kış koşullarının pek çok kişinin ruh sağlığını olumsuz yönde etkilediği biliniyor. Güneşin yüzünü çok seyrek göstermesi, özellikle kadınlarda karamsarlığa neden olur. Bu yüzden soğuk kış günlerinde, güneşi görür görmez kısa süre de olsa açık havada dolaşmalısınız. Sinir sisteminizi kontrolden geçirtmeyi de unutmayın. Kış başında ruh ve beden sağlığınızda önemli değişiklikler yaşayabilirsiniz. Bu nedenle bir sorununuz olunca, zaman kaybetmeden doktorunuza başvurun.
Cildinizde Kivi Tazeliği
Fazla olgunlaşmamış bir kivinin kabuklarını bir zar gibi soyun, sonra keskin bir bıçakla, mümkün olduğu kadar ince dilimlere ayırın. Ardından rahatça uzanıp, hatta bir de müzik eşliğinde bu halkaları yüzünüze yerleştirin. Cilt tipinize bağlı olarak 5-15 dakika kadar bu şekilde dinlenin.
Kivi suyu ile kompres
Kiviyi önce presle veya blender ile sıvı hale getirin. Sonra steril bir sargı bezini hazırladığınız kivi suyuna batırarak, yüzünüze kompres yapın. Bu işlemi 10 dakika kadar sürdürebilirsiniz.
Kivi suyu + kil
Kivi suyuna bir miktar kil ilave edip, temiz ve küçük bir tahta kaşıkla krem kıvamına getirin. Bu karışımı maske şeklinde yüzünüze sürün. Sırt üstü uzanıp veya koltuğa yaslanıp 10 dakika dinlenin. Bu maske özellikle yağlı ve sivilceli ciltler için çok yararlıdır.
12 Haziran 2008 Perşembe
Ruhsal Detoks İçin 10 Kural
İç dünyanızın enerjisini ve huzurunu aynı anda hissedin.
Boş zamanlarınızı, can sıkıntılarınız olmaktan çıkartıp içsel keşif yolculuklarına çevirin.
Kıskançlık, düşmanlık, kızgınlık gibi kirli duyguları terk edin.
Hayatı ve kendinizi sevin.
Düşünce ve duygularınızı sadeleştirin.
Mutsuzluğun yaşam koşullarından değil zihinsel koşullanmalardan kaynaklandığını fark edin.
Arzu, istek ve tutkularınızın fazlasını törpüleyin.
Dost olun ve dost edinin.
Dertlerinizi paylaşacak, içinizi boşaltacak, sizi anlayacak arkadaşlar edinin.
5 Haziran 2008 Perşembe
Cilt Maskeleri
Malzemeler: Yumurta sarısı + süt Hazırlanışı: Bir kapta yumurta sarısı ve bir kaşık sütü karıştırın. Bu karışımı yüzünüze yayın, üzerini ince bir bezle örterek on beş dakika bekleyin. Ardından kağıt mendille silerek temizleyin. Daha sonra sırasıyla, ılık ve soğuk suyla yüzünüzü yıkayın. Ne işe yarıyor: Kuru ve nemsiz bir cildiniz varsa bu maske sizin için birebir. İçinde bulunan yumurta sarısı cildinizi beslerken, süt nemlendirecek, yumuşaklık verecek ve sıkılaştıracak. Ne zaman kullanmalı: Bu maskeyi haftada bir kez uygulamak yeterli.
Siyah noktaların sonu geliyor
Malzemeler: Limon suyu + yoğurt Hazırlanışı: Bir kase yoğurda bir limonun suyunu karıştırın. Bu karışımı, gözlerinize gelmemesine dikkat ederek yüzünüze yayın ve 15 dakika bekleyin. Yüzünüzde kuruyan maskeyi ılık suyla yıkayarak çıkarın. Ne işe yarıyor: Limon suyu cildi dezenfekte eder, sivilceleri kurutur ve siyah noktaların kaybolmasına yardımcı olur. Yoğurt ise cildi besler, nemlendirir ve yağ miktarını dengeler. Ne zaman kullanmalı: Bu maske haftada bir kez uygulanabilir.
Sivilceler için karnıbahar
Malzemeler: Karnıbahar + Zeytinyağı Hazırlanışı: Sekiz adet karnıbahar yaprağını iki kaşık zeytinyağı ile beraber mikserden geçirin. Karışımı, problemli bölgeler üzerinde daha yoğun olacak şekilde yüzünüze yayın, on dakika bekleyin ve yüzünü ılık suyla temizleyin. Ne işe yarıyor: Karnıbahar yapraklarının temizleyici fonksiyonu vardır. Ne zaman kullanılmalı: Haftada bir ya da iki kez.
Kırışıklara karşı maske
Malzemeler: Kaymak + Elma Hazırlanışı: Bu maskeyi hazırlamak için soyulmuş bir elma ve üç kaşık kaymağı mikserle bir kaç dakika karıştırmanız yeterli. Karışımı cildinize yaydıktan sonra temiz bir bezle yüzünüzü kapatın. Yaklaşık on dakika bekledikten sonra maskeyi silin ve yüzünüzü ılık suyla temizleyin. Ne işe yarıyor: Kaymak cildi yumuşatır, nemlendirir ve cilde elastikiyet kazandırır. Kırışıklara karşı da etkilidir. Elma ise cildin diri kalması için önemli etken. Ne zaman kullanmalı: Haftada bir kez.
Yağlı ciltler için
Malzemeler: Bal + süt + limon suyu Hazırlanışı: Bir fincan içinde bir kaşık balı, bir kaşık limon suyunu ve kıvamın koyuluğunu bozmayacak miktarda sütü karıştırın. Karışımı yüzünüze ve boynunuza yayın ve hafifçe kuruyana kadar bekleyin. Maskeyi nemli bir sünger yardımıyla silerek temizleyin. Ne işe yarıyor: Bal cildi yumuşatır ve limon suyunda bulunan aktif maddelerin daha iyi emilmesini sağlar. Bu maddeler de cildin yağ salgısını dengeler, fazla yağ salgısı sonucu oluşabilecek sivilceleri önler. Ne zaman kullanılmalı: İhtiyaca göre 10 - 15 günde bir tekrarlayabilirsiniz
2 Haziran 2008 Pazartesi
KEÇİBOYNUZU NEDİR?
Keçiboynuzunun içerdiği gallik asit insan sağlığı üzerinde öylesine çok yönlü özellikleri olan bir maddedir ki,bu özelliklerinden bazıları aşağıdaki tabloda belirtilmiştir.
Analgesic Ağrı kesici
Antiallergenic Alerjiye karşı
Antiasthmatic Astıma karşı
Antibacterial Bakteri yok edici
Antibronchitic Bronşite karşı
Anticancer Kansere karşı
Antihepatotoxic Karaciğeri toksinden arındırıcı
Antioksidant Serbest radikalleri yok edici
Immunostimulant Bağışıklık sistemini güçlendirici
Antiviral Mikroplara karşı
Antiseptic Antiseptik
Cancer-preventive Kansere karşı koruyucu
Antinitrosaminic Nitrozamin yok edici
Bronchodilator Bronş genişletici
Antipolio Çocuk felçine karşı
30 Mayıs 2008 Cuma
Alkol, belleği kemiriyor
Prof.Dr. İbrahim SARAÇOĞLU ile LAVANTA MUCİZESİ!
Prof. Dr. İbrahim Saraçoğlu, lavantanın hepatit B ve Hepatit
tedavisinde bir çare olduğunu öne sürerek, lavantadaki etkin maddelerin karaciğer kanserine yol açan Hepatit B ve C virüsünü baskı altına aldığını söylüyor. Prof. Saraçoğlu'na göre; lavanta Hepatit'i karaciğerden tamamen atamıyor, ancak yılda bir uygulanacak "lavanta kürü" ile hastalık baskı altında tutabiliyor.
Lavanta kürü uygulayanların karaciğer ölçümlerinde, kısa sürede belirgin bir iyileşme gözleniyor.
Lavanta, en az 14 tane sedatif (teskin edici, rahatlatıcı) özelliği olan etkin madde içeriyor.
Aroma terapide kullanılan birçok bitkiden biri olan lavantanın kullanım sebeplerinden biri budur.
Özellikle Hepatit B ve Hepatit C virüslerinin aktive olabilmelerine karşı, karaciğer metabolizmasının sağlıklı çalışmasını ve güçlü kalmasını sağlayabiliyor.
Böylece virüsler bastırılarık faaliyete geçmeleri önlenmiş olabiliyor. Lavanta kürü, bu virüslerin karaciğer dokusunda kansere veya siroza dönüşme riskine karşı da mükemmel bir önleyici rolünün olabileceği gerçeğini de ortaya koyuyor.Karaciğer metabolizmasının düzenli çalışmasında, lavanta çiçeklerinde bulunan 1.8 cineole, Delta3-carene ve herniarin ağırlıklı olarak etkili olurken, yaprakların içerdiği beta-pinene de karaciğer enfeksiyonuna karşı adeta doğal bir antibiyotik olarak görev yapmaktadır.
Aynı zamanda lavantanın yapraklarında bulunan bornyl-acetate etkin maddesi de antiviral olarak görev yapmaktadır.Lavantanın gerek çiçeklerinde gerekse de yapraklarında moleküler yapıları ve etkin özellikleri bakımından birbirlerinden tamamen farklı maddeler bulunmaktadır.
Bu amaçla kullanılacak lavantanın, 1 yıldan fazla beklememiş olmasına özen gösterilmelidir.
Aktarlardan alınacak lavantanın sadece çiçeklerinin değil, eşit oranda yapraklarının da bulunmasına özen gösterilmelidir. Lavanta yağı, daha etkili olur düşüncesi ile kesinlikle kullanılmamalıdır.
Sağlıklı olması için herşeyde olduğu gibi lavanta'nında taze olanını almakta fayda var diyor.
Mutfağımızdaki Sihirli Güçler
İçerdiği yağ asitleri ve vitaminler sayesinde bu koyu yeşil meyve, çok değerli besinler listesinde yer almaktadır. Dıştan kullanımda, bol miktarda içerdiği A Vitamini, hücrelerin yenilenmesini destekler, üstderide kepeklenmeyi nasırlaşmayı önler. B Vitamini kompleksi, hücre metabolizmasını çok olumlu etkiler. Avokadonun etken maddeleri, deriyi kurumaktan korur ve özellikle, duyarlı, kuru, yıpranmış ve yaşlanmış derileri iyileştirir ve güçlendirir.
-Çiçek balı:
Dünyanın bilinen en eski tatlandırıcısı albüminler, vitaminler, mineraller, mikro besin maddeleri, enzimler ve organik asitler içerir. Bu besleyici maddeler deriyi güçlendirir ve yumuşatır. Antibakteriyel ve iltihap giderici, deriyi gerginleştiricidir, esnekliği arttırır ve kan dolaşımını uyarır.
-Buğday kepeği:
Mineraller ve B Vitaminleri içerir. Cilde düzgünlük kazandırır ve kurumaktan korur.
-Yeşil çay:
Japonların ulusal içkisi olan yeşil çay, yalnızca içten değil, dıştan da kullanıldığında çok faydalıdır. Duyarlı ciltleri yatıştırır, olgunlaşma aşamasındaki deriyi besler ve vaktinden önce yaşlanmaktan korur.
-Çökelek/Ekşimik:
İltihaplı deriye karşı eskiden beri kullanılan çökelek, gerektiğinde biraz ılık sütle karıştırılarak krem kıvamına getirilir. Yağlı cilt bakımında kullanılır, altderinin(perminal katmanın) kan dolaşımını hızlandırır, ayrıca hafif güneş yanıklarında rahatlatıcıdır. Çıbanları(örneğin koltuk altında çıkan köpekmemesini) kısa sürede işletir ve temizler.
-Elma sirkesi:
Bu çok yönlü ilaç, deriyi güçlendirir ve derinin asidik koruma örtüsünü güçlendirir. Çok zengin vitaminler ve mikro besin maddeleri içerir. Kuru ve çatlak cilt kadar, yağlı ve sivilceli cildin bakımında da başarılıdır. Saçlara yumuşaklık ve parlaklık kazandırır.
-Havuç:
İçerdiği karoten(Provitamin A) ve lesitin, deri sertliklerini normalleştirir, deriye sağlıklı bir görünüm ve renk kazandırır.
-Hıyar(Salatalık):
Deri için klasik bir nemlendirici olarak bilinen hıyar, yağdan arındırıcı etkiye de sahiptir ve bu nedenle yağlı ciltler için hazırlanan maskelere ve kompreslere de girer.
-Limon:
Doğal kozmetikte çok önemli yeri vardır. Mikrop kırıcı, sıkıştırıcı/büzüştürücü/gerdirici özelliği vardır ve deriyi yağdan arındırır.
-Süt:
Yağlı cilt bakımında ve nemlendirici olarak idealdir. Çok değerli maddeleri cilt tarafından hızla emilir. Üstderiye esneklik kazandırır, derinin asidik koruma örtüsünü güçlendirir, kan dolaşımını uyarır ve pürüzlü deriyi düzgünleştirir.
-Yoğurt:
İçerdiği bakteri kültürleri sayesinde, üstderi bakteri florasının yeniden yapılanabilmesine yardımcı olur. İçerdiği süt asidi ise cildin erken kırışmasını önler, ona yumuşaklık ve esneklik kazandırır.
-Yulaf:
B grubu öncelikli olmak üzere, vitaminler, mineraller ve değerli yağlar içerir. Öğütülmüş yulaf deriyi düzgünleştirir ve özellikle bu amaçla hazırlanan yüz maskelerinde başarıyla kullanılabilir.
-Yumurta sarısı:
Lesitin ve kolesterol açısından çok zengin olduğu için, cilt maskeleri ve kompresler hazırlanırken emulgatör olarak (örneğin yağ ile suyun bir süre için birbirine karışmasını sağlamakta) kullanılır. Cildi rahatlatır ve düzgünleştirir.